Yeni içerik

6/recent/ticker-posts

Advertisement

Responsive Advertisement

Benim Öğretmenim Annemdi

Anaokulunu iki yılda bitirmek nedir bilir misin? Daha anasınıfındayken çaktım ben. Fakat şimdi üniversitede ikinci kez aldığım ders beni bunaltırken o zaman aynı oyuncaklarla ikinci kez oynamak beni sıkmamıştı. Yeni gelen çocuklara ben tanıttım oyuncakları, sınıfı. Ağabey gibi yaklaştım onlara. Ne de olsa büyük olan bendim değil mi? Anasınıfının ağası.. O yıllara dair hatırladığım ikinci ve son detayda kabakulak olduğum zaman birkaç gün arkadaşlarımdan ayrı oturduğum.

Daha sonra ilkokula başladım. İlk gün okula taksiyle giderken gerçekleşen trafik kazasından sonra yürüyerek tamamlamıştık yolu babamla. (Ne zorluklarla okumuşum be..) İlk bir ve ikinci sınıfı da İstanbul'da okudum. Hatırladıklarım turuncu servisim ve gerçekten mesleğinin hakkını veren Cavit Çakar adlı öğretmenimdi. En son 14 yıl önce görmüştüm kendisini. İkinci sınıfın son günü, karne günü.



Daha sonra babamın işi gereği Ankara'ya taşındık. Yeni okulum olacaktı, yeni arkadaşlarım olacaktı ama ben İstanbul'daki adaşım Furkan'la çok iyi vakit geçiriyordum ve yeni arkadaşlar istemiyordum. Taşındık, nakil işlemlerim halloldu ve üçüncü sınıfın ilk günü gittim okula. Nedendir bilmiyorum ama ilk gün uyuyakaldım okulda. Hem öyle bir uyumuşum ki zar zor uyandırdılar beni. Adını bilmediğim ve tanışma faslından başka muhabbetim olmayan öğretmenimin "Dün gece beşik mi salladın?" esprisini unutmuyorum. Gerçi ben çoğu şeyi unutmam ama konumuz bu değil.

O okuldan daha iyi bir okul olduğunu düşündükleri için kaydımı aldı annem ve babam. Ankara'da ikinci eğitim-öğretim gününde ikinci okul. Aslında iyi de oldu sanırım. Çünkü hala görüştüğüm birkaç arkadaşım var o okuldan ve gerçekten güzel günlerim geçti orada. Öğretmen bakımından şanssızdım, üç yılda dört beş tane öğretmen değiştirdim.

Annemin okulunun eve uzaklığı nedeniyle zaten taşınmak gibi bir fikir vardı ortada fakat kesin gibi durmuyordu. En azından ben ilkokulu bitirene kadar. Annemin okula giderken yaptığı ufak bir trafik kazası sonucunda taşınma işi kesinleşti. Okulların kapanmasına iki üç ay falan vardı sanırım. Ev taşındı, ben taşındım. Zaten servisle gidip geliyordum fakat servis yeni evimize kadar gelemiyordu. Çünkü uzaktı ve sanırım maliyeti kurtarmıyordu. :)

Annem bir eğitimci olarak benim iki üç ay için farklı bir öğretmen görmemin eğitimimi olumsuz etkileyeceğini düşündü. Haklıydı da.. Son karar annemin sınıfı oldu. Evet, evet yeni öğretmenim annemdi. Yine yeni arkadaşlar ve pek de yabancı olmadığım bir yeni öğretmen. Bildiğim bir şey için "Anne, ben söyleyeyim." diye parmak kaldırdığımda anne evde diyerek kızıyordu bana. Ben de öğretmenim diyemedim hiçbir zaman. Eğitim ailede başlar ama ne bileyim.. Arkadaşlarım annemin bana yazılı sorularını verdiğini düşünse de ben fen derslerinden 5 üzerinden 3'ün üzerini gördüğümde seviniyordum ama fazla da sevindiğim söylenemez. Alamıyordum çünkü.

Artık ortaokulluyum. Beslenme çantasının tarih olduğu, öğretmen yerine hoca kavramının geldiği ve ilkokullulara yapılan ezik muamelesinin başladığı dönem. Fazla bir şey hatırlamamakla beraber ilk yılını yine annemin okulunda geçirdiğimi ikinci ve üçüncü yıllarını farklı okullarda geçirdiğimi söyleyebilirim.

Hayatımdan dört yıl çalan lise dönemindeyiz. Ben nefret ederek gittiğim okuldan hiçbir şey öğrenmek istemedim aslında. Öğrendiysem bile bir işime yaramadı açıkçası. Çünkü lisemiz tuvaletlerin temizlikleriyle övünen bir idari yönetime ve kendini öğretmen sanan insanlardan oluşan bir öğretmen kadrosuna sahipti. Üniversite sınavlarında yüksek sözlü notlarımın(!) da etkisiyle beni sıralamada yirmi bin geriye atması da cabasıydı. Belki bir iki tane düzgün hoca vardı ama kurunun yanında maalesef yaş da yanıyor. Bu güzel günü lise anılarımla bozmak istemiyorum açıkçası. Arkadaş çevremi de pek sevdiğimi söyleyemem zira birkaçı dışında.

Üniversite.. Aslında çok büyütüyoruz bu üniversite olayını. Her şey yine aynı. Sadece sınıflar biraz daha büyük ve kalabalık, hocalar bireysel olarak biraz daha az ilgileniyorlar öğrencilerle, sakallı ve serbest kıyafetle gidebiliyorsun. Çok çok büyük şeyler öğrettiklerini de düşünmüyorum açıkçası bize. Yol gösteriyorlar demek daha mantıklı geliyor bana. Çünkü ben kendi öğrenmek istediklerimi öğreniyorum, onların öğretmesine gerek kalmıyor. Sadece ne öğrenmem konusunda fikir veriyorlar.


Velhasıl kelam, bugünün öğretmenler günü olması vesilesiyle bende kendi öğretmenlerimden bahsedeyim, onları iyi de olsa kötü de olsa anayım dedim. Her ne olursa olsun öğretmenlerimiz, bu mesleği seçerken karar veriyorlar bize bir şey öğretmeye. Onlar bu kararı verdikten sonra biz öğrencilere düşen şey onlara saygı duyup can kulağıyla dinlemek, öğrettiklerini öğrenmeye çalışmak. Başta başöğretmen M. Kemal Atatürk ve hayat öğretmenim annem olmak üzere bütün öğretmenlerimin ve öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlu olsun. Siz iyi ki varsınız.

Befeka Blog Profesörü

Yorum Gönder

0 Yorumlar